Bu Blogda Ara

5 Aralık 2012 Çarşamba

Bir kadın neden ağlar?


Tam aranılan insan tiplerinden biriydi.
Öyle düşünülüyordu.
Kişiliğiyle,candanlığıyla, sıcaklığıyla,samimiyetiyle ve fedakarlığıyla.
Hep iyi bir kardeş,iyi bir komşu,iyi bir arkadaş en önemlisi de iyi bir dost oldu.
Ama ötesini kimse düşünmedi.
Belki layık görmediler,belki mesafeli buldular belki de ulaşılmaz kim bilir?
Halbuki ellerini uzatsalar tutacaklar ama haberleri yok.
Onun içinde büyümeyen bir çocuk vardı ve ne yazık ki bunu farkedebilen olmadı.
Kaybeden kimdi?
O mu karşıdakiler mi?
Kim bilir;belki de aranılan insan değildi öyle avutulmuştu ya da tam öyleydi de kimse ulaşmaya cesaret edemedi.
Kaybetmekten korktuklarından mıdır acaba;onunla bir ömrü mutlu geçirmek varken kaybetmektense dostluğuna razı olmaları.
Ama yavaş yavaş o çocuğu ölüme mahkum ettiler.
Belki can çekişen çocuğun elinden tutan olur ne dersiniz?
Çevresinde genelde çok sevilir, iltifatlar edilirdi.
Ama iç dünyasını bilen ve ya merak eden yoktu.
Bir insanın tüm iyi duygularını kullanıp yalnızlığa mahkum edilişti belki de.
Yüzü gülme pozlarında olsada gönlünü hep ağlattılar,farkında olmadan belki ama ağlattılar işte.
Bir kadın sadece o olduğu için sevilmek ister.
Ne becerileri,ne iyiliği veya fedakarlığı,ne güzelliği vesair, vesair bunlar işe katılmaksızın sadece insan olarak sevilmek,değer verildiğini hissetmek ister.
Ama günümüzde böyle mi?
Maalesef değil.
Bir kişiyi sadece insan olduğu için seven yok.
Hiç bir özelliğini ortaya katmadan iyi-kötü,güzel-çirkin,becerikli-beceriksiz vesair nötr olarak görüp karşılıksız sevmek.
Kime sorsan gönül güzelliği der ama yalan.
Önemli olan dış güzellik,belki de gönlünü sevdiler ama güzel bulmadılar.
Dostum dedikleri de dost mudur gerçekten?
Onu sadece iyi değil kötü özellikleriyle de kabul edebilirler mi acaba?
Onlara iyi davranmasa yine aynı sevgiyi verebilirler mi?
Bunu anlamak imkansız gibi bir şey.
Heyhat geçen ömrüne................


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder